24 Ekim 2011 Pazartesi

Hayatı soldurmamak için…

Hayata bağlanmak, sevdiklerine bağlanmak demek bunu biliyorum.
Ama ahir ömrümde öğrendiğim yegâne detaylardan biri, sevdiklerine bağlanmak tek başına ve sadece fiil olarak hatta mecaz anlamda yetersiz.

Sadece ‘bağlıyım’ demek yetmiyor. Sevdiklerini sıkı sıkı tutmak gerekiyor.
Önemlisi de tutmanın hakkını vermek.
Öylesine bir bardağı tutmak değil ki mesele…
Bir yaşam öyküsüne değen tüm hikayeleri tutuyorsun aslında. Seni sen yapan tüm sevgileri, yaşanmışlıkları, paylaşımları tutuyorsun elinde.

O yüzden ki elinle, teninle ve emeğinle tutmak gerek..
Bir maşa yardımıyla değil..
Emeği koyarken ortaya, onu alnından akanlarla harmanlamak önemli..

Sevgili annemin bizim için yaptığı reçellerin oluşum aşamalarına benziyor bu da..
Önce meyvelerini, şekerini, püf noktalarını koyup kaynatırsın, sonra tepsiye yayar, üzerine sinek veya arı konmasın diye bir tülbent gerersin. Gün be gün o tepsiyi güneşe çıkararak, reçelin koyulmasını, kıvamlanmasını sağlarsın…

Sevgilere emek vermek de böyle işte.
Önce hayatları ortaya koyarsın, üzerine sevgiler, özveriler, fedakarlıklar koyarsın..Püf noktası olarak büyüttüğün bu sevginin pırıltısını arttıracak sürprizler ve ince fikirler eklersin. Sonra bu sevgiyi ömre yayarak, tüm kötülüklerden korumak için mücadele edersin. Gün be gün verdiğin emekle ve kıymetle onun derinleşmesini-(koyulmasını, kıvamlanmasını) sağlarsın.

Sağlarsın ki sevdiklerine bağlanasın..
Böylece hayata sıkı sıkı tutunasın, hiç bırakmayasın..
Aksi takdirde neşesi, zevki, anlamı kaybolmuş hayatının içinde solan enerjinle karanlığa gömülür,
ne yazık ki sevgi ve mutluluğa dair tüm hatıralarını tozlu kişisel arşivine terk edersin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder