26 Haziran 2012 Salı

Wedding Time-post 3

Tavuk alma ve baklava alma gibi ritüelleri de gecenin ilerleyen saatlerinde tamamladıktan sonra az uyku ve bol yorgunlukla gittiğimiz yataklardan yine sabahın erken saatlerinde kalkıp, gözümüzü kuaförde açtık. Aynı koşturmacalardan sonra evde hazırlanıp gelin alma için çıkmadan hemen önce çektim bu fotoğrafları.  Gelin alma ve nikahın ardından biraz dinlenmek için fırsat yaratıp, akşamki düğün için enerji depoladık. Düğün esnasında da bol oynamalı bir ortama dalıp zıplamanın dibine vurduk.
Yani kısacası onlar erdi muradına, herkes de çıktı kerevetine...

Gelin ve damadımıza da bir ömür boyu sağlık ve mutluluk diliyorum...
Bizim fıstık fotoğraflarımızın hepsini de yayınlıyorum:)))













Wedding Time-post 2

İşte bunlar da giyinip, kuşanmış hazır ve nazır hallerimiz...
Aman yarabbim ne oynamak ne oynamak...
Çok eğlendiğimizi iç rahatlığı ile söyleyebilirim.
Elbiselerimizin de çok içine sindiğini...
Kınanın star wars'ı değil ama top star'larıydık...:))))





Wedding Time-post 1

Ve işte onca yorgunluğun, telaşın, koşuşturmanın ardından düğün zamanı geldi çattı.
Düğün ile ilgili anlatımlarım ve fotoğraflarıma kına günü için sabah 08.00'da gittiğimiz kuaför salonundan start veriyorum. Tabir bir önceki gece ortalama 02.30'da uyuduğumuzu da hesaba katarsak yorgunluk düzeyimizi tahmin edebilirsiniz sanırım.
Aslında işin en eğlenceli kısımlarından biri de kadın kadına gerçekleşen hazırlık süreci.
Kahkaha, şamata, kızsal sohbetler, 'sence saçım olmuş mu?'lar...
Tabi kuaförden tatmin olmuş bir biçimde çıkan kadınların yüzündeki mutluluk ifadesini Abidin Dino bile çizemezdi herhalde:))










Denize ayak bastık...

Düğünümüzden bir hafta önce hem biraz bronzlaşalım, hem denize gidelim, hem de stres atalım diye bir Erdek yapalım dedik.
Ben ilk defa Erdek'te denize girdim. Güzel mi? Eh fena değil ama asla bizim oraların tadını vermez. Kum yoğunluğu olan bir koy bulmaya çalıştık ve diğer plajlara göre daha hoş bir yerde denize girdik.
Öyle çok uzun uzadıya güneşlenmememe rağmen bayağı kızarmışım.
Ama ne yalan söyleyeyim kendimizi denize bırakmak çok iyi geldi. Bütün kış ruhumuz tozlanmış, pası kiri attık.
Sonrada denize gidip de olmazsa olmaz ritüellerden olan balık sefası yaptık.
Kocamın iskelede balık tuttuğu sırada biz de annemle güneşin denize muhteşem batışının keyfine vardık.
Gözümüzü açınca yola çıktığımız için annemin arabada hazırladığı simit arası peyniri mideye indirdik
                        Kocam ne kadar da karizmatik araba kullanıyor diiiiiyyyyyyyy miiiiiiiiiiiiiiiiii?









                                      Canım annemin sıcaktan ve biradan mayıştığı anlardan biri
Güneş gerçekten en güzel Erdek'te batarmış meğer...En güzel de kocamla benim parmaklarımızdan doğar ama;)))

Eskişehir'i bir de annemle fethettik

Teyzemlerden sonra bizim ballandıra ballandıra anlattığımız modern zamanların kenti Eskişehir'e bir kez daha annemle gittik. Ve yine harika zaman geçirdik. Bu sefer ev sahibi sayıldığımız için anneme tek tek gezdirdik daha önce gördüğümüz yerleri. Söylememe gerek yok herhalde, annem de bayıldı buraya...Tekrar gelebilmek için gittiğin yere, orada bir parça eşyanı bırakman gerektiğine inanan ve kendini az batıl inançla addeden annem :)) Porsuk Çayı'na mendilini attı :)))






Diyeti bozduğum anı sizlere takdim ederim..:(((
 

Ve düğün mevsimi açılır...

Bizim için düğün mevsimi sevgili kuzenimiz Ebru'nun kına gecesi ile açılmış oldu.
Kınadan bir gün önce bu düğün maratonunu bizimle paylaşmak için gelen tatlı annem ile kısa bir hasret gidermeden sonra işlere koyulduk.
Kuaför maceramız ise ben, annem ve Simgoş'tan oluşan üçlü kadro ile tamamlandı.
Kına gecesi için hazırlıklarımız bitip evden çıkmadan önce birer fotoğraf çekelim. sonra fırsatımız olmaz diye düşündük ki nitekim haklı çıktık.
Şimdilik elimde o düğüne ait elimde olan tek fotoğraflar bunlar. Daha sonra yenilerini de gelinden alıp paylaşırım umarım...

Gerçi düğünden sonraki tüm görüşmelerimizde yüzlerinde güller, hatta soyadlarından dem vurursak laleler açan :))) gelin ve damadımızın mutluluğunu hissetmek için alim olmak gerekmiyor ama ben geleneği bozmadan onlara bir daha bir ömür boyu sağlık, mutluluk ve aşk diliyorum...

Homeros Vadisi'ni keşfe çıktık

Yine gecikmeli yazılarım var arka arkaya...
Ama bu aralar düğün-dernek faaliyetlerinde oynadığımız aktif roller sebebiyle başımı kaşımaya vaktim olmadı...
Eveeeeeeet önce çok keyifli bir günden başlamak istiyorum.
Anneler Günü'nü kutlamak için Manisa'daydık 13 Mayıs Pazar günü.
Sabah erken yola çıkarak kahvaltıya biricik annemin sofrasına yetiştik.

(Ayrıca o gün, Cimbombom'un şampiyon olduğu güne tekabül ettiği için annanemin balkona astırdığı bayrağı da fanatiklik derecemizi ispatlamak için sergiliyorum fotoğrafta:))
Annanem, Anneler Günü'nü kutlamak üzere biraraya toplanacak aile eşrafı için giyinmiş, kuşanmış, takmış, takıştırmış ve makyajını da yapmış bir biçimde salonda beklerken biz de annemle mutfağı toparladık ve voltranı oluşturacak parçalar kapıyı çalmadan giyinmeye koyulduk...



Günün anısına çektirdiğimiz toplu aile fotoğrafı esnasında Ali Baba'nın patlattığı 'körler takımı' espirisi ikinci fotoğrafta görüldüğü üzere kopmamıza sebep oldu :))
Bu arada güzeller güzeli kızlarımız Sıla ve Nehir'in de şampiyonluk sarhoşu hallerini, formalarını, sarı-kırmızı ojelerini, kollara keçeli kalemle yazılmış kutlama mesajlarını da anlatmadan geçemeyeceğim..;)
Kutlamalar sonlandıktan sonra Ali Baba dedi ki "yürüyün ahali gidiyoruz."
Biz de haliyle takıldık peşine.
Ali Baba bizi Bornova'da bir mağarada doğduğu sanılan Homeros'un vatanı anılan ve günümüzde Homeros Vadisi olarak anılan Kayadibi Köyü'ndeki Homeros Restaurant'a götürdü.
Gittiğimiz tozlu topraklı yolun sonunun nereye varacağını kestiremeyen biz, varış noktasında tüm söylediklerimizi geri aldık.
Doğası, manzarası, temiz havasıyla yaşamın kalitesini ve keyfini arttırmayı bilen insanlar için tasarlanmış bir mekanda çok keyifli bir gün geçirdik.
Kah oturup yemeğimizi yedik masada,
kah oturma guruplarına geçip kahvelerimizi yudumladık,
kah küçük doğa turları yaptık,
çiçek kokladık,
sessizliğin ve en çok da birbirimizi sesini rahatça dinledik...
Yine çok güzel bir günü hepbirlikte geçirmenin keyfine vardık...
Tekrar teşekkür ediyoruz Ali Baba'ya..:))
İşte fotoğraflarımız:






Ne kadar tatlı olduğumu görüyorsunuz:))

Bu da artistik fotoğraflarımdan...

Ayrıca yukarıda görülen fotoğrafı restauranttan çıkarken çekildik. Mekanın girişindeki çiçekler de müthiş...
Ve bizi kapıya kadar uğurlayan hoşsohbet ev sahiplerini de unutmamak lazım.