26 Mart 2012 Pazartesi

Evlere şenlik hafta sonumuz...

Nasıl da güzel bir hafta sonu geçirdim...
Tüm güzelliklerin temelinde 1- annemin bursa'da olması 2- tüm haftasonu izinli olmam 3- sevgili kocamın da pazar günü bize katılması yatıyor elbette...
Ama ben peyderpey anlatacağım...
Öncelikle Cumartesi sabahı sevgili Aynurum ile yaptığımız keyifli kahvaltının ardından kahve içmeye Mudanya'ya gittik. Sahilde yaptığımız güzel yürüyüşten sonra sakin bir kafeye oturup bol bol sohbet ettik...Ben kaliteli zaman geçirmek diye işte buna derim...



Ardından yaptığımız carrefour ve ihsaniye pazarı turlarımızdan sonra kendimizi eve zor attık ve başladık Asyoş'un doğumgünü için poğaça yapmaya... 
Sevgili Asya'nın 1. doğum günü etkinlikleri için poğaçalarımız ve biz hazır olduğumuzda yegane ulaşım aracımız asansör ile etkinlik konumuna doğru yol aldık.


Dünyalar tatlısı minnoş Zişan Asyamız tüm numaralarını sergilediği partisinde hepimizi kırdı geçirdi. Herşeyi tasarlama yeteneğine sahip olan annesi de tatlı cimcimesi için tam konsepte uygun bir yaş günü hazırlamıştı doğrusu... 



Asya'nın partisinde sloganlar atıp, kendi ideolojik görüşü etrafında militan toplayan biricik annem, pankartlarda yazanları tekrarlayıp durdu: Torun, torun, torun...Hadi ama bizim de torunumuz olsun, kızımız olsun, oğlumuz olsun...Su olsun Ateş olsun...
Ne yazık ki canım annem kısa bir müddet daha Asya ile idare edecek:)

 Sevgili kocamın da bizimle olduğu Pazar günü sabah erkenden kalkıp muazzam güzel havada balkon keyfini kaçırmak istemedik. O yüzden balkona kurduğumuz kahvaltı masasında uzuuuuncaa kalıp, kahvelerimizi de orada yudumladık. Daha sonra lojistik problemlerden dolayı Aylinciğimin güzel kızı Beril'in altı ay kınasına gidemesek de öğleden sonra Trilye'ye gidip şöyle bir deniz havası aldık...




Veeeee Trilye Marina'da sevgilimin benim için yaptırdığı küçük yatın henüz tasarım aşamasında olan halini görünce önünde bir fotoğraf çektirmeden edemedim :))))
Bu güzel iki günün kapanışını İzmir'den hafta sonunu ailesiyle geçirmek için gelen yeğenimiz Oğuzhan'ı görmek için Ablam'a gidip çay molası vererek noktaladık.

Gördüğünüz gibi harika bir gündü...
Yaşam çok kısa...
Her zaman elvermese de şartlar gülmek, eğlenmek ve anın kıymetini bilmek dileğiyle...

14 Mart 2012 Çarşamba

Zor bir gün bugün...
Atlatılması zor, yaşaması zor, unutması daha da zor bir gün...
İçimden hiçbir şey yapmak, söylemek, taş üzerine taş eklemek gelmiyor...
Öyle yalnız bir gün...

8 Mart 2012 Perşembe

Biz emekçi kadınlar...

Bu yıl her yıl olduğundan farklı geçiyor Dünya Emekçi Kadınlar Günü...
Evet erkek ile kadın eşittir buna inanıyor ve savunuyoruz ama duygusal zekadan ve analık mertebesinden tutun da gücümüze, kuvvetli tavrımıza ayrıca da başta kendi ailemiz olmak üzere tüm dünyanın dirliğini sağlayabilen korumacı yanımıza kadar varlığımızın her kıymeti pozitif ayrımcılığı hak ediyor diye düşünüyorum.
Bizim kadınlar günü etkinliklerimize gelince...
Biz EKOHABER Ailesi'nin altın kızları olarak bir gece önceden başladık kutlamalara. Sevgili Nurcan Abla, hem Bursa Çınarları'nın zevalsiz bitişini kutlamak hem de kadınlar günümüzde felekten bir zaman çalmak için bizi (yani Fato ve Seco'yu) Balkan Evi'ne götürdü.
Kız kıza muhabbetin ve dedikodunun dibine vurduğumuz çok eğlenceli ve çok lezizz bu gece hepimiz için full motivasyon oldu.
Ertesi sabah ise artık bir EKOHABER geleneği olması ve bizlerin yüzüne kocaman bir gülümseme yayması için nazik patronumuz Tahsin Bey hepimize rengarenk birer aranjman buket gönderdi.
Böylece güzel başlayan günümüzü Sümbüllü Bahçe Konağı'nda düzenlenen ve gazeteci kadınları Dünya Kadınlar Günü'nde bir araya getiren öğle yemeğinde sürdürdük.
Aşağıda tüm bu etkinliklerin fotoğrafları yer alıyor:)
***********
Umarım dünyadaki tüm emekçi, yiğit, cesaretli, farkındalık yaratma şansına sahip kadınlar gibi, bu şansa sahip olmayan, ezilen, sürgün edilen, şiddetin birçok türüne maruz kalan kadınlar için de hayat yepyeni bir kapı açar bugün...






6 Mart 2012 Salı

Boşanma üzerine...


Boşanmak neyden vazgeçmek acaba?
Aslında hangi hissi geride bıraktığı için boşanıyor insanlar?
Aşk veya sevgiden çok öte bir duygu olmalı biten.
Vazgeçilen bir kişi değil çünkü.
Bir ev…
Bir düzen…
Bir hayat biçimi…
Bir yaşam standardı…
Yarım asır dolusu hatıra…
‘Ailem’ bildiğin birçok insan…
Kişiye ait bir sürü üst kimlik…
Paylaşılan, üstesinden gelinen veya gelinemeyen mücadeleler…
Aile soy ağacında birbirine işaret eden değil de, arasında mesafe olan ama yan yana yazılmaktan bir daha asla kaçınılamayacak olan iki isim…
Bir hikaye…
Tozlu bir hayat kronolojisi…
****
Bu sorunun cevabı bireysel olarak değişkenlik gösterse de asıl biten direniş duygusu bence.
Evlilik daha başındayken iki farklı zamanın, mekanın ve tüm farklı yaşanmışlıkların birbirine direnerek ortaya çıkan uyum veya uyumsuzlukla şekil alıyor.
Devam eden süreçte kişisel çatışmalara, duygusal yoksunluklara, maddi sıkıntılara, üzerine kalan veya yüklenen ailesel sorumluluklara, bir can dünyaya getirmek ve onu büyütmek ile ilgili birçok aşamada karşılaşılan zorluklara, aile olma ve her şeye rağmen onu bir arada tutma duygusunun getirdiği baskıya, hastalıklara, omzunda günden güne artan yüklere direnerek geçiyor zaman.
Gün bu yüklerden arınma, geriye dönüp bakma, kendini arama-kendini bulamama, sana yabancı izleri kendi benliğinde görme; daha doğrusu gün hesap gününe geldiğinde çift basamaklı birçok yanlış, avucunu dolduramayan doğruları götürünce ‘Niye?’ diye sormaya başlıyorsun.
İşte sebep odur ki vazgeçilmesi gereken en kilit anlarda değil de artık vazgeçmeyi aklından bile geçirmediğin, onca bedeli ödemişken artık gitmek istemediğin o zamansız zamanlardan birinde noktalıyorsun direnişini.
Galip olanın hiç görülmediği, mağlup olanın ise kendini bilmediği bu süreçten en azından buzdağının görünen kısmını kurtarabilmek için vazgeçiyorsun.
*******
Vazgeçmek korkaklık mı?
Vazgeçmek kaçaklık mı?
Vazgeçmek kolaycılık mı?
Hayır.
Bu direnişten vazgeçmek, artık hiç kolay olmayan bir kaçak ilişkideki korkularına son vermek demek.
Ki bu da çok zor olmasına rağmen oldukça cesaretli hatta gözükara biçimde verilmiş bir mücadeleden sonra çok da garip bir karar olmasa gerek...