31 Ekim 2012 Çarşamba

34'lük küçük çocuk...

Öyle özet bir fotoğraf ki..
İşte sevgilim hakkında söylenecek her sözü, tek bir ifadeyle charles dickens tadında anlatabilecek müthiş bir fotoğraf...
Yaş almak onun için olgunlaşmak demek değil...
Çocuk ruhunu hep koruyan, onu kaybetmemiş bir adam benim kocam.
En olumsuz anları bile ansızın şahane bir oyuna dönüştürebilen, hayatımın rengi, güzel çocuk adam...

Gördüğünüz gibi bayıldığı uludağ gazozuna pipet takmış, 100 milyon baloncuk yapıyor benim 34'lük lolitam...
iyi ki var...

(Kayda geçsin diye yazayım ki fotonun tarihi 17 Ağustos 2012)

keyifli iftarlar...

Aslında bu posttan önce yaz tatili ile ilgili bir postum vardı ama fotoları bulamadım, neyse bir dahaki sefere kalsın o da...
Tatilden döndükten hemen sonra başladığımız iftar davetlerinin ilki (11 Ağustos 2012) aile yemeğiydi, aynı zamanda yeni evli çiftimize de 'gelin yemeği' konsepti taşıdığı için çok özenilmiş bir sofraydı ama malesef o telaşla fotoğraflayamamışız.
(12 Ağustos 2012)
Bu fotoğraflar arkadaşlarımıza (Nesli, Özden ve Olcay) verdiğimiz ikinci iftar davetinden...
Çok keyifli bir akşamdı gerçekten, hele bir de hepimiz oruçlu olunca yemeğin keyfi daha çok çıktı.
Ardından da balkon sefası ve bol daldan dala atlamalı sohbetimizle güzel bir akşamı paylaştık.



Aile pikniği...

Araya yaz rehaveti, tatil telaşları, Ramazan, bayramlar girdi derken uzuuunnca bir ara verdim paylaşmaya...
Bu zaman diliminde biriktirdiğim yaşanmışlıkları paylaşmaya start veriyorum öncelikle.

30 Haziran 2012

Haftasonu evde sıcaktan da bunaldığımız günlerden birinde şöyle serin bir yerlere kaçıp mangal keyfi yapalım, hem de ailemizle bir arada olalım dedik.Topladık tası tarağı, çaydanlığı, tüpü, mangalı..tam Türk işi bir piknik macerasına çıktık. Yıldıztepe'nin eteklerinde kah yere yayıldık, kah yedik, kah içtik, kah güldük. Kadrodaki eksiklerimiz biten gün ile birlikte aramıza katılanlar ile de tamamlanınca keyifli sohbetin içine bıraktık kendimizi.








26 Haziran 2012 Salı

Wedding Time-post 3

Tavuk alma ve baklava alma gibi ritüelleri de gecenin ilerleyen saatlerinde tamamladıktan sonra az uyku ve bol yorgunlukla gittiğimiz yataklardan yine sabahın erken saatlerinde kalkıp, gözümüzü kuaförde açtık. Aynı koşturmacalardan sonra evde hazırlanıp gelin alma için çıkmadan hemen önce çektim bu fotoğrafları.  Gelin alma ve nikahın ardından biraz dinlenmek için fırsat yaratıp, akşamki düğün için enerji depoladık. Düğün esnasında da bol oynamalı bir ortama dalıp zıplamanın dibine vurduk.
Yani kısacası onlar erdi muradına, herkes de çıktı kerevetine...

Gelin ve damadımıza da bir ömür boyu sağlık ve mutluluk diliyorum...
Bizim fıstık fotoğraflarımızın hepsini de yayınlıyorum:)))













Wedding Time-post 2

İşte bunlar da giyinip, kuşanmış hazır ve nazır hallerimiz...
Aman yarabbim ne oynamak ne oynamak...
Çok eğlendiğimizi iç rahatlığı ile söyleyebilirim.
Elbiselerimizin de çok içine sindiğini...
Kınanın star wars'ı değil ama top star'larıydık...:))))





Wedding Time-post 1

Ve işte onca yorgunluğun, telaşın, koşuşturmanın ardından düğün zamanı geldi çattı.
Düğün ile ilgili anlatımlarım ve fotoğraflarıma kına günü için sabah 08.00'da gittiğimiz kuaför salonundan start veriyorum. Tabir bir önceki gece ortalama 02.30'da uyuduğumuzu da hesaba katarsak yorgunluk düzeyimizi tahmin edebilirsiniz sanırım.
Aslında işin en eğlenceli kısımlarından biri de kadın kadına gerçekleşen hazırlık süreci.
Kahkaha, şamata, kızsal sohbetler, 'sence saçım olmuş mu?'lar...
Tabi kuaförden tatmin olmuş bir biçimde çıkan kadınların yüzündeki mutluluk ifadesini Abidin Dino bile çizemezdi herhalde:))










Denize ayak bastık...

Düğünümüzden bir hafta önce hem biraz bronzlaşalım, hem denize gidelim, hem de stres atalım diye bir Erdek yapalım dedik.
Ben ilk defa Erdek'te denize girdim. Güzel mi? Eh fena değil ama asla bizim oraların tadını vermez. Kum yoğunluğu olan bir koy bulmaya çalıştık ve diğer plajlara göre daha hoş bir yerde denize girdik.
Öyle çok uzun uzadıya güneşlenmememe rağmen bayağı kızarmışım.
Ama ne yalan söyleyeyim kendimizi denize bırakmak çok iyi geldi. Bütün kış ruhumuz tozlanmış, pası kiri attık.
Sonrada denize gidip de olmazsa olmaz ritüellerden olan balık sefası yaptık.
Kocamın iskelede balık tuttuğu sırada biz de annemle güneşin denize muhteşem batışının keyfine vardık.
Gözümüzü açınca yola çıktığımız için annemin arabada hazırladığı simit arası peyniri mideye indirdik
                        Kocam ne kadar da karizmatik araba kullanıyor diiiiiyyyyyyyy miiiiiiiiiiiiiiiiii?









                                      Canım annemin sıcaktan ve biradan mayıştığı anlardan biri
Güneş gerçekten en güzel Erdek'te batarmış meğer...En güzel de kocamla benim parmaklarımızdan doğar ama;)))